Dedef Gündem ve Kararları

Dersim Dernekleri Federasyonu (DEDEF) Bileşeni derneklerimizle aşağıda ki GÜNDEMLERLE toplantı gerçekleştirilmiştir.

Toplantı online olarak TELEFON görüşmesi ile yapılmıştır. Toplantıda aşağıdaki kararlar alınmıştır.
Alınan kararları kamuoyuyla olduğu gibi paylaşarak değerli halkımızın bilgisine sunuyoruz.
Gündem:
1. Güncel bilgilendirmeler
2. 21 Şubat Dünya Anadil Günü, 8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü ,14 Mart Nehirler Günü, 4 Mayıs Karagün anması
3. Munzur Kültür ve Doğa Festivali
4. Dedef Kadın Meclisi kurultayı
5. Delege toplantılarının belirlenmesi
6. Dersim Cemevi’nin durumu ve Soykırım Anıtı
7. Komisyon, kurul ve meclislerin değerlendirilmesi

Güncel bilgilendirme kapsamında; gündem maddeleri dışında Dünyada, ülkemizde ve Dersim’deki gelişmeler ele alındı, bilgilendirmeler yapıldı. Süreç ve gelişmeler üzerinde değerlendirmeler yapıldı.

21 Şubat Anadil Günü nedeniyle ülkemizin içinde bulunduğu politik gelişmeler, anadilimiz üzerindeki inkar, yok sayma ve asimilasyon politikasının devam ettiği, bu politikalar sonucu anadilimizin en çok kaybolan diller arasında olduğu vurgusu yapıldı. Dilimizin sadece bir gün sahiplenerek korunamayacağını, kalıcı çözümlerin yaratılması ve mümkün oldukça dilimizin yaygın olarak kullanılması gerektiği vurgusu yapıldı. Ana dilde eğitim, eşit yurttaşlık talebinin sürekli olarak gündeme taşınarak sahiplenilmesi gerektiği belirtildi. Derneklerimizin olanakları dahilinde ana dil gündemli panel söyleyişi etkinlik yapılması için karar alındı.

8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü nedeniyle, DEDEF Kadın Meclisinin alacağı karara bağlı kalarak alanlara kadınlarımızın DEDEF pankartıyla çıkması önerisi kabul edildi.

14 Mart Nehirler Günü; geçmiş yıllarda olduğu gibi sularımızın kirletilmesi, nehirlerimiz üzerinde baraj ve HES’lerin yapılmasına karşı aktif olarak alanlara çıkılacak ve en kısa zamanda kamuoyuna gerekli açıklama yapılacaktır. Dersim, İstanbul, Ankara ve diğer büyük kentlerde kitlesel yürüyüş ve protestolar örgütlenecektir.
4 Mayıs Karagün olarak tanımladığımız soykırım ile ilgili; her yıl olduğu gibi bu yıl da özellikle Dersim’de kapsamlı bir anma için şimdiden alışmalar başlatılacaktır. Ülkede ve ülke dışındaki başta Alevi kurumları olmak üzere tüm dost kurumlara çağrı yapılacaktır.
Ayrıca DEDEF Kadın Meclisinin aldığı karar gereği 3 Mayıs’ta Dersim’de Kadın Kurultayı’nın yapılması için çalışmaların en kısa zamanda başlatılması ve Dersim’deki kadınlarımızın kurultaya katılmaları için, Dersim’e bir heyetle gidilerek çalışmaların başlatılması kararı alınmıştır.
Yine aynı gün akşam Dersim’de DEDEF delege toplantısı yapılacaktır.
4 Mayıs akşamı yapılacak anmaya güçlü bir katılım sağlanacaktır.
23. Munzur Kültür ve Doğa Festivali için aşağıdaki karar alınmıştır.
Dünden bugüne Dersim’in karşı kaşıya olduğu sorunlar devam etmektedir. 25 yıl önce yapılan ve Dersim için büyük tehlike oluşturan projeler aynen bugün de devam etmektedir. Dersim için tehlike unsuru olan başta BARAJ-HES projelerinin devam ettiği, siyanürle altın çıkarma daha bir çok sorunun halen varolduğu, SİT alanlarının birinci dereceden ikinci dereceye düşürüldüğü bir süreci hep birlikte görüyor ve yaşıyoruz. Bu tespitler yapılarak Toplantı sonunda MUNZUR KÜLTÜR ve DOĞA FESTİVAL’inden asla vaz geçmeyeceğimiz kararı alınmıştır. DEDEF en kısa zamanda Dersim’e giderek festival çalışmalarına başlayacaktır.
Dersim Cemevi sorunu ve Dersim’e Soykırım Anıtı yapılması önerisi değerlendirilerek aşağıdaki karar alınmıştır.
Dersim Cemevi sorunu devam etmektedir. Cemevi Yönetiminin; Alevi inancıyla ilgisiz, alakasız bir yapılanma içerisinde olduğu tespiti yapılmıştır. Dersim Cemevi’nin Alevi inancıyla bağdaşan faaliyetler yürütmesi için gereken adımlar atılacaktır.
Alevi Federasyonlarının önerisi olarak gündeme gelen Dersim’e Soykırım Anıtı yapılması önerisi olumlu olarak karşılandı.
Teknik araştırmalar ve geniş alana yayılacak, katliamın yaşandığı bölgelere sembolik anıtların dikilmesi için en kısa zamanda Dersim’de çalışmalar başlatılacaktır. Bu konuda Avrupa Alevi Federasyonu, Britanya Alevi Federasyonu, Fransa Alevi Federasyonu, Alevi Bektaşi Federasyonu ve diğer Alevi dernekleri-federasyonlarıyla birlikte çalışmalar yapılacak.
Avrupa’daki kardeş kurumumuz olan ADEF üzerinden gelişmeler takip edilecektir.
Gündemin diğer maddesi olan komisyon, kurul ve meclisler değerlendirilmesi zaman yetmediği için başka bir toplantıya bırakıldı.
Yukarıdaki kararlar bütünlük içerisinde alınmıştır. Önümüzdeki süreç ve gelişmeler dikkatle ve özenle takip edilerek halkımıza bütün gelişmelerle ilgili bilgiler aksatılmadan verilecektir. Dersim Tanıtım Günleri’nde ve Munzur Kültür ve Doğa Festivalinde buluşmak umuduyla tüm halkımıza selam ve saygılarımızı sunuyoruz.

DEDEF (DERSİM DERNEKLERİ FEDERASYONU) YÖNETİM KURULU

BASINA VE KAMUOYUNA

Bu sabah saatlerinde İstanbul’da yapılan ev baskınlarında YDİ Çağrı, EMEP, DEM Parti, SYKP, DBP, ESP, Yeşil Sol Parti, Devrimci Parti, DSİP, Kaldıraç, 78’liler ve HDK üyesi çok sayıda kişi gözaltına alındı.

İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından HDK’ye yönelik yürütülen soruşturma kapsamında 60 kişi hakkında gözaltı kararı verildi. 10 ilde en az 52 kişi gözaltına alındı.

Bu ülkenin yurttaşları, emekçileri olarak hemen her gün gözümüzü yeni bir şafak baskını ile gözaltı ve tutuklama operasyonu ile açar hale geldik.

Adı, adresi, görev yeri belli olan kişilere yönelik kara propaganda eşliğinde gerçekleştirilen şafak baskınları, gözaltılar ve tutuklamalar kaygı verici düzeye ulaşmıştır.

Ülkeyi gittikçe derin bir yoksulluğa, işsizliğe, güvencesizliğe iten iktidar bu tabloya itiraz eden milyonların sesini , mücadelesini baskı ve şiddetle bastırmaya çalışmaktadır.

Yasaklar, baskılar, gözaltılar, tutuklamalar bugüne kadar emekçilerin, işçilerin, bizlerin haklı, meşru mücadelesini engelleyememiştir. Bundan sonra da engelleyemeyecektir. Dersim Dernekleri Federasyonu (DEDEF) olarak emekçilere ve halka dayatılan bu sömürü, sefalet ve baskı düzenine karşı kararlılıkla mücadele etmeye devam edeceğiz.

Hukuk tanımaz saldırılara derhal son verilmelidir. Gözaltına alınan dostlarımız bir an önce serbest bırakılmalıdır.

Nimet Tanrıkulu insan hakları savunucusu serbest bırakılsın

Dersim Dernekleri Federasyonu’nun, İnsan Hakları Derneği kurucularından Nimet Tanrıkulu’nun tutuklanmasını protesto etmek amacıyla İHD İstanbul Şubesi’nde basın açıklaması yaptı. Açıklamada, “Bizler hemşerileri, mücadele arkadaşları olarak Nimet Tanrıkulu’nun sonuna kadar yanındayız. Nimet Tanrıkulu serbest bırakılsın!” denildi.

Dersim Dernekleri Federasyonu (DEDEF), İnsan Hakları Derneği’nin kurucularından, İstanbul Dersimliler Derneği’nin eski Başkanı Nimet Tanrıkulu’nun, 29 Kasım 2024 tarihinde tutuklanıp Ankara Sincan Kapalı cezaevine konmasını protesto etmek için İnsan Hakları Derneği (İHD) İstanbul Şubesi’nde basın toplantısı yaptı.

Basın toplantısı yapılan salona, ‘Haksız gözaltı ve tutuklamalara son verilsin, Nimet Tanrıkulu derhal serbest bırakılsın’ pankartları asıldı.

“OHAL KALICI HALE GETİRİLDİ”

Basın metnini okuyan DEDEF Genel Başkanı Ali Rıza Bilir, demokrasinin, temel hak ve özgürlüklerin, sendikal hak ve özgürlüklerin rafa kaldırıldığını ve OHAL’in kalıcı hale getirildiğini söyleyerek “Her güne yeni baskılarla, yeni gözaltı ve tutuklama haberleri ile uyanır hale geldik” dedi.

“NİMET TANRIKULU HUKUK DIŞI BİR KARARLA TUTUKLANDI”

İnsan Hakları Derneği’nin kurucularından, İstanbul Dersimliler Derneği eski başkanı, Nimet Tanrıkulu’nun, 29 Kasım 2024 tarihinde, hukuk dışı bir kararla tutuklandığı ve tutukluğunun hala devam ettiği ifade eden Bilir, konuşmasının devamında şu ifadelere yer verdi:

“Yıllardır devam eden gerek yönetici ve üyelerimizin gözaltına alındığı operasyonlar gerekse de ülkedeki demokratik kurumlara yönelik baskıların tamamının gösterdiği tek şey vardır. Mevcut iktidar bugünlerde temel hak ve özgürlüklerine, emek, barış, doğayı koruma ve demokrasi taleplerine sahip çıkan yönetici ve üyelerimiz nezdinde tüm demokratik kamuoyunu baskı altına almak istemektedir. Muhalif kesimleri sindirmeyi, korku dalgası yaratmayı hedefleyenler sistematik hale getirdikleri gözaltı ve tutuklama politikasını devreye sokarken hukuku tamamen ayaklar altına almaktan geri durmamaktadır.
 
MÜCADELEMİZİ KARARLILIKLA SÜRDÜRECEĞİZ

Nimet Tanrıkulu, Dersimli Mücadeleci bir kadındır, Nimet Tanrıkulu insan hakları savunucusudur, Nimet Tanrıkulu yaşam alanlarımızı savunmada, barajlara karşı verdiğimiz mücadelede, Dersim 37/38 Tertelesi acılarının haykırılmasında ve şube başkanlığı döneminde Dersim isminin kazanılması mücadelesinde hep yanımızda olmuş, kamuoyunda bilinen tanınan şahsiyettir. Nimet Tanrıkulu şahsında dostlarımıza yönelik baskıları, gözaltına alınmalarını ve tutuklanmalarını kınıyoruz. Dersim Dernekleri Federasyonu olarak şiddetin, baskının sona erdirildiği, hiç kimsenin demokratik talepleri, düşünceleri nedeniyle cezalandırılmadığı bir ülke talebini ısrarla yürüteceğiz. Ülkemizde yaratılmak istenen kuşatmaya, saldırılara karşı; doğa, emek ve demokrasi mücadelemizi kararlılıkla sürdüreceğiz.

MÜCADELE VURGUSU

Bir kez daha altını çiziyoruz. “Hak verilmez, mücadeleyle alınır” şiarını ilke edinerek baskılara karşı mücadeleyi daha da yükselterek cevap verecek, haklı ve meşru mücadele çizgisinden taviz vermeyecek, artan baskı düzenine boyun eğmeyeceğiz. Başta Ovacık ve Dersim belediyeleri olmak üzere belediyelerimizin kayyımlarla gasp edilmesine boyun eğmeyeceğiz. Bir kez daha sesleniyoruz. Bizler hemşerileri, mücadele arkadaşları ve Dersim Dernekleri Federasyonu (DEDEF) olarak Nimet Tanrıkulu’nun sonuna kadar yanındayız. Nimet Tanrıkulu serbest bırakılsın!”

“SUÇLAMALAR GERÇEK DIŞIDIR”

Açıklama sonrası söz alan 78’liler Hareketi’nden Yunus Bircan, soruşturmayı başlatan Cumhuriyet savcıları ile tutuklamayı gerçekleştiren Ankara 7. Ağır Ceza Mahkemesi’nin kararlarının hukuki değil tümüyle siyasi olduğunu söyledi. Suçlamaların ise gerçek dışı olduğunu dile getirdi.

“HER ZAMAN NİMET’İN ARKASINDAYIZ”

Cumartesi Annelerinden Hanım Tosun ise “Nimet Tanrıkulu bir an önce serbest bırakılsın. Nimet bir insan hakları savunucusu. Kadın hakları savunucusunu tutuklayamazsınız. Biz her zaman Nimet’in arkasındayız” diye konuştu.

“PROTESTO EDİYORUZ”

İstanbul Tabip Odası’ndan Doktor Nazmi Algan da “Nimet ve Nimet gibi çok fazla insan gizli tanık uydurmacasıyla hiçbir somut delil olmadan tutuklu. Biz bu bakımdan İstanbul Tabip Odası ve İnsan Hakları Komisyonu olarak ve Türk Tabipler Birliği olarak bu tutuklamayı şiddetle protesto ediyoruz” dedi.

DAYANIŞMA VURGUSU

CHP İstanbul yöneticisi Ali Ekber Cömert, “Nimet Tanrıkulu gibi birçok aydınımızın gözaltına alındığı bir süreci hep birlikte yaşıyoruz parti olarak da bunları çok yakından takip ediyoruz. Bütün mağduriyetlerin yanındayız. Bu süreci kol kola dayanışma ile aşabiliriz” dedi.

“NİMET’İN YOLDAŞLARI SUSMAYACAK”

Dersim Araştırmaları Merkezi’nden Selman Yeşilgöz, “Biz Nimet’le bir barış ağacını Dersim sınırına dikmek istemiştik oradaki tarla sahibi bir kürek vermek istedi. Jandarma elinden alınca o toprağa Nimet ve arkadaşları elleriyle kazarak o ağacı oraya diktiler. Bugün o barış ağacı orada olduğu sürece Nimet ve Nimet’in yoldaşları da susmayacak” diye konuştu.

Yazar Erdoğan Aydın ise “Hiç kimse, özel olarak Nimetimiz insan hakları mücadelesi verdiğinden dolayı içeri alınmamalı. Bunu sağladığımız gün yarınlara çok daha güvenle bakabileceğiz. Nimet’i en kısa zamanda aramızda görmek dileğiyle” dedi.

“NİMET’İ ELLERİNDEN ALACAĞIZ”

Son olarak söz alan 78’liler Girişimi Sözcüsü Celalettin Can, Nimet Tanrıkulu’nun serbest bırakılması için kampanya başlatıldığını ve kampanyanın uluslarası bir şekilde sürdüğünü ifade etti. Can, devamında Nimet Tanrıkulu’nun son durumundan da bahsederek “Nimet Seyit Rıza’nın kızıdır ve gerçek bir devrimcidir. Ve muhakkak onların elinden Nimet’i alacağız” dedi.

PİRHA/İSTANBUL

Nimet TANRIKULU Serbest Bırakılsın

İnsan Hakları Derneği’nin kurucularından, İstanbul Dersimliler Dernegi eski başkanı, hemşerimiz, dostumuz Nimet TANRIKULU,
29 Kasım 2024 tarihinde, hukuk dışı bir kararla tutuklanıp Ankara Sincan Kapalı cezaevine kondu.
Bizler Dersim halkının örgütlü gücü olan Dersim Dernekleri Federasyonu olarak, bu tür haksız hukusuz gözaltı, tutuklama, baskı ve diğer yıldırma politikalarını şiddetle kınıyoruz.
Nimet TANRIKULU’nun bir an önce serbest bırakılmasını istiyoruz.
Federasyonu olarak konuya ilişkin 27 Aralık 2024 Cuma günü Saat 14.00 da İHD İstanbul şubesinde basın toplantısı gerçekleştireceğiz.
Basın toplantımıza katlım sağlamanız bizleri sevindirecektir.
Dersim Dernekleri Federasyonu (DEDEF)

Dersim Tanıtım Günleri

Dersim Tanıtım Günleri

Dersim’e ilişkin herşey;
Doğa
Yaşam
Munzur
Kültür
Sanat
Müzik
Edebiyat
Şiir
Folklor
ve
Yöresel tadlar.
Gelin dört gün boyunca dolu dolu Dersim’i konuşup, Dersim’i yaşayalım beraber.
Gelin Kardeşçe lokmamızı pay edip,
omuz omuza halaya duralım.

Dersim halkı zorbalığa boyun eğmeyecektir

Halk iradesini yok sayan kayyum darbesine karşı çıktıkları için,

Yönetim Kurulu Üyemiz Veli AKYOL ile 3 hemşerimiz, önce sabahın köründe göz altına alınıyorlar, sonrasında da jet bir kararla tutuklanıyorlar.
Dersim halkı zorbalığa boyun eğmeyecektir.

Belediyelere kayyum atanmasını protesto gösterilerine katıldıkları belirtilen Veli Akyol, Aynur Can, Enes Boran ve Şiyar Ataş, sabah saatlerinde gözaltına alınmıştı. Emniyetteki ifadelerinin ardından adliyeye getirilen 4 kişi savcılık sorgularının ardından tutuklanma talebiyle Tunceli Sulh Ceza Hakimliği’ne sevk edildi.

Hakimlik, 4 kişinin “2911 sayılı yasaya muhalefet, görevli memura mukavemet ve kamu malına zarar vermek” ten tutuklanmasına karar verdi.

BARO BAŞKANINDAN KÖTÜ MUAMELE TEPKİSİ

Baro Başkanı Avukat Doğukan Kudat, gözaltındaki şahısların adliyeye kelepçeli şekilde getirilmeleri ve sonrasında kelepçeli şekilde bekletilmelerine tepki gösterdi.

Konuya ilişkin açıklama yapan Kudat, “Emniyet Genel Müdürlüğü’nün 2004/68 sayılı genelgesinde her ne kadar kelepçe takmak meşrulaştırılmaya çalışılıyor ise de bu durum CMK 93. maddeye aykırıdır. 2559 sayılı PVSK 16. maddesinin 2. fıkrasında da polisin zor kullanma yetkisini aşan bir durum söz konusu. Kademeli ve ölçülü olmayan bir zor kullanma söz konusu direnişçilere karşı, bu da beraberinde çok vahim sonuçlar doğrucu plastik mermi yaralanmalarına sebebiyet verdi. Tamamen barışçıl toplantı ve gösteri yürüyüşü hakkını kullanan göstericilere polis orantısız güç kullandı, şu an da orantısız gücün uzantısı olan gözaltı işlemleriyle vatandaşlar gözaltına alınıyor. Bu durum kanıksanamaz. Burada vatandaşların en temel hak ve özgürlükleri ihlal ediliyor. Bu durum gerek AİHS. 10 ve 11. maddelerine ve gerekse de Toplantı ve Gösteri Yürüyüşleri Kanunu’nun 22. maddesine aykırıdır. Anayasa’nın 17. maddesi ihlal edilmiştir. İşkence uygulayan ve işkenceye göz yuman tüm yetkililer hakkında işkence ve kötü muamele suçu yönünden suç duyurusunda bulunacağız” dedi.

Basına ve Kamuoyuna

İdam edilişlerinin 87. Yılında Seyit Rıza ve yoldaşlarını unutmadık.
1937/38 Dersim Tertelesinde, DERSİM toplumunun geleneksel önderleri , seyitleri, Seyd Rıza, Wusênê Seydi, Aliye Mirzê Sili, Hesen Ağa, Findik Ağa, Resik Uşen ve Hesenê Ivraimê, Ankara’dan özel görevle gönderilen İhsan Sabri Çağlayangil’in denetiminde yapılan yasadışı bir mahkeme neticesinde, 1935’de TBMM’de çıkarılan Tunceli Kanunu’nun tahakkümcü uygulamalarına direndikleri için tutuklanarak, sözde yargılamadan sonra önceden belli olan kararla Elazığ Buğday Meydanı’nda idam edildiler.
Yine aynı tarihlerde kurşunlanan, süngülenen, bombalanan, uçurumlardan atılan, yakılan, zehirlenen, idam edilen, mezar hakları bile çiğnenen, sürgün edilen on binlerce mazlum insanımızın acılı hatıralarını yüreğimizin en derinliğinde hissediyoruz.
Bu katliam, Dersimlilerin belleğinde, tesellisi olmayan ve kabul edilemez bir yara olarak günümüzde dahi kanamaya devam etmektedir. Dersim kimliğinin ve kültürünün temel taşıyıcısı konumundaki -başta Seyit Rıza olmak üzere-halk önderlerini hileyle katledildikten sonra başsız ve çaresiz kalan Dersim Halkına karşı eşine az rastlanılır bir sürgün, kırım, müsadere ve saldırganlıkla, tartışmasız bir soykırım uygulamıştır.
Toplumu tektipleştirici devlet iradesi, 1937’den başlayarak Dersim’in farklı kimliğini yok etmeye ve bunu başarabilmek için de yerel önderliklerin imhasına yönelmiştir.  4 Mayıs Hükümet kararıyla Dersimde köy boşaltmaları ve sürgünler başlatılmış, direnenler yakılıp bombalanmış, çocuklar, bilhassa da kız çocukları ailelerden kopartılarak başta subay olmak üzere Türk ve Sünni ailelere pay edilmişlerdir. Mağaralara sığınan kadın ve çocukların zehirli gazlarla katledilmesinin yanı sıra, köylerinden toplanan masum insanlar ayırımsız kurşuna dizilmiş veya uçurumlardan atılmışlardır. Bu uygulamalarla, sadece Dersim’e karşı değil aynı zamanda tüm insanlığa karşı suç işlemiştir.
Bugün başta bizlere ve bütün demokratik kamuoyuna; insanlığa karşı işlenmiş bu suçun teşhir edilmesi ve bütün insanlık huzurunda lanetlenmesini sağlamak sorumluluğu düşmektedir. Dersim’de gerçekleştirilen Tertele’nin başlıca sorumlusu, farklı olma hakkını düşman olarak kodlayıp yok eden ırkçı ideolojidir. Onun günümüzdeki devamı ise, aynı uygulamayı 87 yıl sonra bile sürdüren mevcut siyasal iktidardır.   1937/ 1938, Dersim halkına yönelik baskı ve asimilasyon politikalarının toptan bir imha haline dönüşme tarihidir.
15 Kasım 1937 tarihinde Dersim’in önde gelenleri, Seyitleri idam edildi. İdam edilenlerin mezar yerleri belli değil.   Dersim 87 yıldır, yaralarını sarmaya, inkar edilmişliğini aşmaya, eşit yurttaşlık hakkını kazanmaya ve tabii atalarının mezar yerlerini bulmaya çalışıyor.

Bir çift sözümüzde katliamcı zihniyetin bugünkü temsilcilerinedir
İYİ Parti Genel Başkanı Müsavat Dervişoğlu, partisinin grup toplantısında “Cumhuriyet devleti Şeyh Saitlere, Seyit Rızalara ne yaptıysa aynı muameleyi göreceksiniz. Herkes emin olsun, yapılması gereken şey ne ise o yapılacaktır. Gereği yerine getirecek olanlar da işte tam buradalar, karşımdalar, yanımdalar ve milyonlarcası da arkamızdadır.” diyerek açıkça katliamların yeniden hayata geçirmesine dair cümleler sarf etmiştir.
Dervişoğlu ve aynı katliamcı düşünceye sahip olanlar şunu iyi bilmeli ki, onca kırıma, katliama ve sürekli asimilasyon politikalarına maruz kalmasına rağmen Alevilikte, Kürtlükte bu coğrafyanın kadim kültürel gerçeklikleri olmaya devam etmektedir. Bu gerçekliği kimsenin söküp atmaya gücü yetmedi, yetmeyecek de!
Müsavat Dervişoğlu’nun bu açıklamalarını ve benzer söylem ve politikaları kınıyor ve asla görmezden gelebileceğiniz bir yerde durmadığını dile getiriyoruz.
Yalan ve hilelere karşı Seyid Rıza’nın diz çökmeyen duruşu bizler için onurlu bir mirastır. Pirlerimiz, İnsanı Kamillerimiz diz çökmedi, torunları da diz çökmeyecek! Bu da böyle biline..
Tarihi hatırlamanın ve katledilenlerin anıları önünde saygıyla eğilmenin, ülkemizde ilerde benzeri kitlesel katliamların engellenmesi; insan haklarına saygılı, barışı sağlamış demokratik bir toplumun kurulabilmesi için çok önemli olduğuna inanıyoruz. DEDEF, ADEF ve DAM olarak Daha önce de birçok kez dile getirdiğimiz taleplerimizi bir kez daha ifade ederek bu taleplerinizin karşılanabilmesi için DERSİM toplumu başta olmak üzere, her inanç ve ulustan halklarımızı birlikte ortak mücadeleye çağırıyoruz.
*Arşivler Açılsın,
“Dersim” ismi iade edilsin.
*Dersim halkından özür dilensin.
*Sürgünler, kayıplar ve evlatlık alınan çocukların listesi açıklansın.
*Seyit Rıza ve arkadaşlarının mezar yerleri açıklansın.
*Dillerimize ve Kızılbaş Alevi inancımıza özgürlük tanınsın.
*Munzur’daki Baraj ve maden projeleri iptal edilsin.
*Eşit yurttaşlık hakkımız tanınsın.

DERSİM DERNEKLERİ FEDERASYONU(DEDEF)
AVRUPA DEMOKRATİK DERSİM BİRLİKLERİ FEDERRASYONU (ADEF)
DERSİM ARAŞTIRMALARI MERKEZI (DAM)

Munzur Su’dan kapasite artışı: ‘Suyun ticarileşmesine karşıyız’

Munzur Su A.Ş., yeni üretecekleri cam şişe su satışı için Munzur Gözeleri’ndeki su alım yerinde kapasite artırımına gitti. Munzur Koruma Kurulu Sözcüsü Şen, “Suyun ticarileşmesi kabul edilemez” dedi.

DERSİM – Munzur Su A.Ş., 2005 yılından beridir Dersimliler tarafından kutsal kabul edilen ve koruma altındaki Munzur Gözeleri’nde su alımı yaparak fabrikadan su satışı gerçekleştiriyor. Yakın zamanda koruma statüsü düşürüldüğü için çevreciler ve Dersimliler tarafından yüksek koruma talep edilen Munzur Gözeleri’nde şirket, cam şişede su satışına başlayacağı için su alımında kapasite artırımına gitti.

‘CAM ŞİŞE SU SATIŞI İÇİN KAPASİTE ARTIRIMINA GİTTİK’
Munzur Su A.Ş. yetkilisi Serdar Yücel, cam şişe üretimi ve satışı için mevcut su tüketimlerine ilave yatırımda bulunduklarını ifade ederek mevcut kapasitelerinin üzerine yüzde 1 kapasite artırımı yaptıklarını belirtti. Yücel duruma ilişkin şu bilgileri verdi: “Munzur Gözeleri, 2003 yılından beri birinci derece sit alanı ve 1. derece sit alanı olarak kalması için yapılan tüm girişimleri destekliyoruz. Bizim fabrikamız, birinci derece sit alanının dışında kalıyor. 2005 yılından beri de bu bölgede su kullanım hakkı edinmiş durumdayız. Şu anda ilave yaptığımız şey bir cam şişe hattı kurmak oldu. Suyu cam şişede satışını sağlamak üzere bir girişimimiz oldu ve bu nedenle yüzde 1’lik bir kapasite artırımına gittik. Şirket olarak çevreye zarar verecek en ufak bir şeyden dahi kaçınırız. İnsan sağlığını, doğayı ve çalışanlarımızı riske atacak bir şey yapmayız. Gözeler ve Munzur bizim için kutsaldır. Alanda yaptığımız her hareket için Erzurum Kültür Varlıklarını Koruma Bölge Kurulu Müdürlüğü’nden onay alırız. Tüm işlemlerimiz izinli ve onaylıdır.”

‘MUNZUR SUYU KUTSALIMIZ’

Munzur Koruma Kurulu Sözcüsü Hasan Şen, şirketin kapasite artırımına tepki göstererek suyun ticarileşmesinin karşısında olduklarını belirtti. “Şirket bir an önce bu ve benzeri taleplerinden vazgeçmeli, her geçen gün yüzde 1, yüzde 2 diyerek bir kazanım elde etmek istiyorlar” diyen Şen şöyle devam etti: “Munzur A.Ş. tipik bir kapitalist mantıkla yürüyen bir şirkettir. İlk açıldığında Munzur Gözeleri’nin tam ortasında gözeyi patlatarak su almaya çalıştılar. Halkın yoğun tepkisinden dolayı vazgeçip başka bir yerde sondaj yaptılar. İkincisi, geçtiğimiz yıllarda -izinli de yapsalar doğru bulmuyoruz- Munzur Gözeleri’ndeki su alım yerlerini iki katına çıkardılar. Şirketin hedefinin temelinde Munzur suyunun büyük bölümünü ticarileştirmek var. Munzur, bizim kutsalımızdır. Bu kapasite artırma girişimlerinden, ticarileştirmek istedikleri ziyaretgahlarımızdaki suyumuzdan ellerini çekmelerini istiyoruz. Bir diğer yandan devletin aracılığıyla ibadethanelerimiz, mesire yerine döndürülmek isteniyor. Bu faaliyetlerin de bu gibi şirketlerin çıkarlarını korumak için yapıldığını belirtmek istiyoruz. Şirketin artan girişimlerini kabul edilmez görüyoruz.”

Munzur’un ekolojik ve kültürel değerlerini koruyacağız!

Munzur Gözleri’nde keşif yapıldı: Munzur’un ekolojik ve kültürel değerlerini koruyacağız!

Dersim’de halkın en önemli kutsal mekanlarından biri olan Munzur Gözeleri’nde Erzincan İdare Mahkemesi heyeti tarafından keşif yapıldı. Ayrıca 1. Derece Sit Alanı statüsünün 2. Derece Sit Alanı statüsüne düşürülmesine ilişkin de Emek ve Demokrasi Platformu tarafından basın açıklaması gerçekleştirildi.

Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı Munzur Gözeleri’nin koruma statüsünü Bakanlık makamının ‘olur’u ile 1. Derece Doğal Sit Alanı’ndan 2. Derece Doğal Sit Alanı’na düşürdü. TMMOB kararın iptali için Bakanlığa dava açtı. Munzur Gözeleri’nde bugün Erzincan İdare Mahkemesi tarafından keşif yapıldı. Öte yandan keşfin yapıldığı esnada Dersim Emek ve Demokrasi Platformu tarafından konuya ilişkin basın açıklaması düzenlendi. Açıklamaya Dersim Dernekleri Federasyonu (DEDEF), Dersim Doğa Kültür Derneği, Munzur Çevre Derneği, SMF, HDP, EMEP, TMMOB, Dersim Barosu ve çok sayıda ekoloji savunucusu katıldı.

Yapılaşma ve talana zemin hazırlanıyor

Açıklamada, “Dersim’in doğal ve kültürel zenginlikleri yalnızca yerel halk için değil, tüm insanlık için büyük bir değer taşımaktadır. Bu zenginlikler, özgün coğrafyası, eşsiz ekosistemi ve derin tarihi ile bölge insanının kimliğinin ayrılmaz bir parçası olmuştur. Dersim halkının sorumluluk bilinciyle koruduğu bu miras, 1. Derece Doğal Sit Alanı statüsü sayesinde bugüne dek varlığını sürdürmüştür. Ancak, Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı’nın 18 Temmuz 2023 tarihli kararı, bu mirasa ciddi bir tehdit oluşturmaktadır. Munzur ve Pülümür Vadileri’nin “Doğal Sit-Nitelikli Doğal Koruma Alanı” ve “Doğal Sit-Sürdürülebilir Koruma ve Kontrollü Kullanım Alanı” olarak tescili, ekolojik değerlerimizi ve halkın iradesini hiçe sayarak bölgede yapılaşma ve doğal kaynakların talan edilmesine zemin hazırlamaktadır” denildi.

Açıklamanın devamında şu ifadelere yer verildi;

“Bakanlık tarafından “Nitelikli Doğal Koruma Alanı” olarak belirlenen Munzur Gözeleri, Erzurum Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Bölge Kurulu’nun 17 Temmuz 2003 tarih ve 1409 sayılı kararı ile 1. Derece Doğal Sit Alanı olarak korunmaktaydı. Bu alan, ender bulunan özellikleri nedeniyle bilimsel çalışmalar dışında her türlü yapılaşmadan uzak tutulması gereken bir bölge olarak değerlendirilmiştir. Ancak bu öneme rağmen, Munzur Gözeleri’ni yapılaşmaya açmayı hedefleyen projeler uzun yıllardır gündeme gelmektedir. Bu projelere karşı yurttaşlar, demokratik kitle örgütleri ve meslek birlikleri hukuki mücadelelerini sürdürmüş, mahkemeler de bu haklı mücadeleyi projelerin iptali kararlarıyla desteklemiştir.

Bakanlığın bu alana “Nitelikli Doğal Koruma Alanı” statüsü vermesi, yalnızca koruma derecesini düşürmekle kalmamış, aynı zamanda bölgede gerçekleştirilebilecek faaliyetlerin kapsamını da genişletmiştir. Munzur Nehri’nin 65 kilometrelik sağ ve sol kıyılarının koruma statüsünden çıkarılmasıyla birlikte yöremiz balıkçılık, taş, kum ve çakıl ocakları gibi şantiye faaliyetlerine açılmaktadır. Bunun yanında yüzlerce maden şirketinin ruhsat sahibi olduğu ilimizde bu düzenleme, maden arama ve çıkarma faaliyetlerini, güneş enerjisi santrali kurulmasını ve turizm yatırımlarını kolaylaştırmaktadır. Tüm bu ticari faaliyetler, Munzur’un doğal dengesini bozarak geri dönülmez bir tahribata yol açacaktır. Koruma statüsünün kaldırılması, Munzur’un doğasının rant uğruna yok edilmesine zemin hazırlayan bir karar niteliğindedir. Bu durum, korunması gereken alanların yapılaşmaya açılmasına, doğal dengenin bozulmasına ve kültürel ile ekolojik değerlerin zarar görmesine yol açacaktır. Koruma-kullanma dengesini, Anayasa’yı, uluslararası sözleşmeleri, 2872 sayılı Çevre Kanunu’nu ve 2863 sayılı Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kanunu’nu hiçe sayan bu kararın kamu yararı ile hiçbir ilişkisi bulunmamaktadır. Dolayısıyla, Bakanlık kararı hukuka uygun değildir ve iptali zorunludur.

Gerek flora ve fauna unsurları ile ekolojik yapısı, gerekse de inanç merkezi olması itibarıyla kültürel değeri bakımından şimdiki ve gelecek kuşaklar açısından kesin korunması gerekli bir niteliği taşıyan Munzur Gözeleri’nin ‘Nitelikli Doğal Koruma Alanı’ ilan edilmesinde hukuka uygunluk bulunmadığından, iptali için bileşenimiz TMMOB tarafından dava açılmıştır. Dersim Emek ve Demokrasi Platformu olarak, Munzur Gözeleri’nin yapılaşmaya açılmasına karşı hukuki ve toplumsal mücadelemizi kararlılıkla sürdüreceğimizi ve Munzur’un ekolojik ve kültürel değerlerini koruma kararlılığımızdan asla vazgeçmeyeceğimizi kamuoyuna saygıyla duyururuz.”